
Selahattin Cesur Kimdir? – Sessizliğiyle İz Bırakan Adam
Arabesk ve halk müziği dünyasının “magazincilerin sevdiği ama yazmadığı adamı” olarak anılan Selahattin Cesur, 1949 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya geldi. Müziğe ilgisi daha çocuk yaşlardayken başladı. Maraş Sanat Enstitüsü’nün orta bölümünde okurken bir yandan da babasından bağlama öğreniyor, çevredeki eğlencelerde hem çalıp hem söylüyordu. Henüz genç bir delikanlıyken sahneye adım atması, onun müziğe olan tutkusunun ne kadar erken ortaya çıktığının en belirgin göstergesiydi.
Bağlamayla Kurulan Kader
TRT Radyoları’nın imtihanla ses sanatçısı alacağını duyduğu günler, Selahattin Cesur’un hayatını değiştiren dönemin başlangıcı oldu. Sınava hazırlanmak için babasından bir bağlama almak istedi. Ancak babası oğlunun okumasını arzu ettiği için bu isteğe sert bir şekilde karşı çıktı. Bunun üzerine genç Cesur, “Okuldan mandolin istiyorlar.” diyerek bir mandolin aldırdı ve ardından o mandolini gizlice bir bağlama ile değiştirdi.
Evde saklayamadığı için bağlamayı bir arkadaşına emanet etmek zorunda kaldı; fakat yalanlar zinciri çok sürmedi ve babası gerçeği öğrendi. O an, Selahattin Cesur’un kaderinde kırılma noktası oldu. Babası, “Hanım, bu çocuk kafasına koymuş, gidecek. Sen yatak yorgan hazırla.” diyerek oğlunun cebine harçlığını koydu ve onu uğurladı.
Yıllar sonra bu anıları anlatırken Selahattin Cesur, “Çok çekingendim. Nasıl hırslandım, hayret!” sözleriyle o günkü kararlılığını dile getirir.
İlk Kayıtlar ve Orhan Gencebay’la Tanışan Yol
Müzik yolculuğunun profesyonel adımlarını attığı Palandöken Plak’ın kapısına geldiğinde, kayıt sırasını beklerken tesadüfler zinciri onun kaderini bir kez daha şekillendirdi. O gün tam üç kırk beşlik plak doldurdu. Birinde hem çalıp hem okudu; diğer ikisinde ise bağlamayı Orhan Gencebay çaldı. O dönem aldığı avanslar, sahneye çıkışı, plak kayıtları derken müzik hayatı hızla şekillendi ve sanat kariyerinin temelleri atıldı.
Magazinin Yazmadığı Sanatçı
Selahattin Cesur, 1973’te büyük çıkış yakalayan “Aşk Mahkumları” plağını çıkardığında evine her gece basın mensupları gelir, sabahlara kadar sohbet edilir, yenilir içilirdi. Ancak bir kare fotoğrafı bile gazetelerde yer almazdı. Bir gün dayanamayarak sitem ettiğinde dönemin sevilen gazetecilerinden Sami Başaran, ona şu unutulmaz sözleri söyledi:
“Abi, orada haberi çıkan adamlara benziyor musun sen?”
Gazetelerin manşetleri hep skandallar, ilişkiler ve sansasyonlarla doluydu; o ise hiçbir zaman magazin hayatına bulaşmayan, kendi halinde bir sanatçıydı.
“Biz öyle yetiştirilmişiz ki.” diyerek o günleri hatırlayan Cesur, müziğini gösterişten uzak bir duruşla sürdürdü.
Türk Müziğine Damga Vuran Eserler
Selahattin Cesur, kariyeri boyunca arabesk ve halk müziğinin unutulmaz eserlerine imza attı.
Başlıca şarkılarından bazıları:
-
Aşk Mahkumları
-
Mahkemeye Versem Seni Asarlar
-
Aşk Çobanı
-
Hayat Mektebi
-
Varlığın Yeter
-
Ciğer Parem
-
Razıysan Gel Benimle
-
Yemin mi Ettin
-
Bana Ne
-
Yandım Anam
-
Yağmur Duası
-
Sen de Gidersen Eğer
-
Dünya Güzelim
-
Günün Birinde
-
Gerçekçi Ol
Bu eserlerin birçoğu döneminin hitleri arasına girerek hem kendi sesiyle hem de başka büyük ustaların seslendirmesiyle hafızalara kazındı.
Sahneden Sessizliğe: Olgun Dönem
1988’den sonra uzun yıllar yeni bir albüm çıkarmayan Selahattin Cesur, bu süreçte müzikten kopmadı. Üretmeye, besteler yapmaya devam etti ancak hep sessizliği tercih etti. Sektörün gürültüsünden uzak duran Cesur, yılların emeğini bir arşiv niteliğinde toplayarak tamamı kendisine ait yirmi yeni şarkı hazırladı.
“Bunu alın ve arşive koyun.” diyerek hayranlarına bir nevi jübile niteliğinde bir armağan sundu.
Klip talebini ise yine mütevazı bir duruşla dile getirdi:
“Kral TV’de değil, Anadolu’nun bütün yerel kanallarında yayınlansın.”
Sinemaya da Dokunan Bir Yüz
Selahattin Cesur yalnızca müzikte değil, sinema dünyasında da kendine yer buldu. Pek çok filmde başrol oynayarak o dönemin arabesk sinema kültürüne katkı sundu. Müzik kariyeriyle paralel ilerleyen bu süreç, onun çok yönlü bir sanatçı olduğunu gösteren en önemli kanıtlardan biridir.
Eserlerine Hayat Veren Büyük İsimler
Bugüne kadar Selahattin Cesur’un eserleri;
BİRİCİK, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Seda Sayan, Kıraç gibi Türkiye’nin en güçlü sesleri tarafından yorumlandı.
Bu durum, onun söz ve müziğe yaklaşımının ne kadar etkili ve kalıcı olduğuna dair en güçlü göstergedir.
Aile Hayatı
Mütevazı ve gözlerden uzak bir yaşam süren Selahattin Cesur, evlidir ve bir kız babasıdır. Sanat hayatındaki duruşunu özel yaşamında da koruyan Cesur, kariyerinde olduğu gibi ailesine karşı da her zaman sakin ve olgun tavrıyla bilinir.
